01 Nisan 2024

Hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler oldu!

Özgür Özel'in yönetimindeki parti, Ecevit'ten sonraki en büyük başarısını elde etti

Böyle bir seçim sonucunu beklediğini, her şeyin tam da tahmin ettiği gibi gerçekleştiğini söyleyecek bir siyasi yorumcu, araştırmacı, politikacı vs. ile karşılaşırsanız arkanıza bakmadan uzaklaşın.

Çünkü dünkü tabloyu çok fanatik partililer bile ancak rüyalarında hayal edebilirlerdi ve rüya bile olmayan bir şey gerçek oldu.

Recep Tayyip Erdoğan, hiç beklemediği ölçüde ağır bir seçim yenilgisi aldı.

Özgür Özel de beklemediği kadar büyük bir seçim zaferi kazandı.

Bizim memlekette adet olduğu üzere seçimi kaybeden bunun kendi hataları nedeniyle gerçekleştiğini asla kabul etmeyecek.

Bugün ve yarın için erken ama hafta ortasından itibaren AKP medyasını takip edenler görecekler ki seçimin kaybedilmesinin birçok sorumlusu bulunacak ve bunlar arasında hiçbiri Recep Tayyip Erdoğan olmayacak.

Sorumluların kimler olabileceğini tahmin etmek mümkün ve muhtemelen birinci sıraya Mehmet Şimşek'in adı yazılacak.

Ekonominin bugünkü durumunda Erdoğan'ın Şimşek'i değiştirmeye cesaret edemeyeceğini söyleyebilirim, ancak sonuçları parti için rasyonalize edecek olan faktör uygulanan ekonomi politikası olacaktır.

Kimse bu sonucun, Erdoğan'ın kendisini ekonomist zannetmesinden kaynaklandığını söylemeyecek, aklından geçirmeye cesaret edenler de dillerini tutabilmek için kendilerini zorlayacaklar.

Murat Kurum gibi bir karakterin nasıl olup da bakan olabildiğini merak edenler elbette seçimin böyle sonuçlanmasına şaşırmadılar.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel

CHP açısından baktığımızda da dört sene sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminin artık iki adayı var: İmamoğlu ve Yavaş.

Ortaya çıktı ki bu iki politikacının seçmen nezdindeki gücü, partilerinin sahip olduğunun çok ötesinde.

Ve bu sonuç da gösteriyor ki Kemal Kılıçdaroğlu, kendi kişisel hırslarını yenmeyi başarabilmiş olsaydı, Türkiye'de bugün bambaşka bir siyasi iklimde yaşıyor olabilecektik.

Elbette, Türkiye siyasetinde dört yıl çok uzun bir süre. Dört yıl sonrası için bugünden bir tahminde bulunmak falcılık sayılmalı.

Genel seçimin hemen ardından Meral Akşener'in öfkeli siyaset tarzına bakarak "Akşener siyasetten giderken partisini de yanında götürmek istiyor" diye yazmıştım.

Övünmek için söylemiyorum, yanılmamışım.

Türkiye'nin siyaset bilimi için bir laboratuvar olduğunu bile söyleyebiliriz.

Toplumsal tabanı olmayan, ideolojik olarak belli bir tabana dayanmayan siyasi partiler eninde sonunda tasfiye ediliyorlar.

Babacan'ın, Davutoğlu'nun, Akşener'in partileri belki hayatiyet belirtileri gösterebilirler ancak bu partilerin gelecekteki siyasi hesaplarda kayda değer bir gücü olamayacağı da dünkü seçimden sonra ortaya çıkmış oldu.

Özgür Özel'in yönetimindeki parti, Ecevit'ten sonraki en büyük başarısını elde etti.

Özel'in seçim sonuçları açıklanmaya başladığında yaptığı konuşmadaki samimi ve içten duygusallığının, seçmen nezdinde bir karşılığı olduğunu da göreceğiz diye düşünüyorum.

Kim bilir, belki de yurttaşlarımız artık "karizmanın" karın doyurmadığını idrak etmiş bile olabilirler.


Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Müstemleke valisi mi, büyükelçi mi?

Suriye gibi ilişkilerimizi son derece hassasiyetle yürütmemiz gereken bir ülkeye meslekten bir diplomat bulunup da tayin edilememiş olması tuhaf... Türkler, Arapların ağabeyi değil. Suriye gibi yeniden ayağa kalkabilmek için yolun başında olan bir ülkeye, daha ilk günden Osmanlı güzellemeleri yapmak, akıllı bir dış politika değildir

“Şeytan” bu cinayetin neresinde?

Sinan Ateş cinayeti “ben bir suç örgütünün eseriyim” diye bağırıyor ama mahkeme heyetinin kulakları ağır işitiyor. Bir örgüt var, o maktulün “ipini çekmeye” karar veriyor ve ip çekiliyor! Hepsi biliyorlar ki bu örgüt, hapishanede yattıkları sürece onlara iyi bakacak, Yargıtay kararı bozunca da hepsi sokaklara geri dönecekler. Bunu beceremezlerse, hapishaneden firar ettiklerini duyarız

Yılbaşı kutlamaları ve “dinciler”

Rüşvet yemek, ihalelerden avanta almak, avanta kapma işine çocuklarını da karıştırmak ve nepotizm toplumumuzda kültürel ve geleneksel bir temele mi sahip ki Diyanet’in aklı sadece yılbaşında başına geliyor?

"
"